Perspektif
14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili genel seçimlerinde, önceki dönemlere göre daha az da olsa AK Parti ve MHP başta olmak üzere Cumhur İttifakı parlamentoda çoğunluğu elde etmiştir. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayip Erdoğan ve diğer adaylar %50+1 oy çoğunluğunun altında kalmasıyla seçimler, 28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen 2. tura kalmıştır.
Seçimlerde daha fazla oy alabilmek amacıyla son yıllarda insani meseleyi siyasette ve seçimlerde kullanmak isteyen, ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunları sığınmacılara dayatan muhalefetin söylemlerine ayrıca Türkiye’den gönderilme tehdidine maruz kalan Suriyeli sığınmacılar, 2. turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanmasıyla rahat nefes almışlardır. Özellikle Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’ın Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklamasının ardından Seçimin 2 turu arasında kışkırtıcı söylemler artmış ve yollarda Suriyelilere yönelik ırkçı ifadeler içeren afişler görülmüştür.
Türk halkındaki suriyeli sığınmacılar konusundaki bezginlik, Seçim kampanyaları sırasında partileri, Suriyeli sığınmacıları gönderme vaatlerini yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla vaatlerin çoğu seçmenin oyunu kazanmak amacıyla verilen mantıksız ve gerçekleştirilmesi imkânsız vaatler olmuştur. Seçimin sonuçlarına istinaden bu yazıda 3 mesele ele alınacaktır:
- Seçim sonuçlarının Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara etkisi
- Seçimin Suriye meselesindeki aktörlere yönelik Türkiye’nin politikasına etkisi
- Seçim sonuçlarının Suriye meselesine ve siyasi çözüme yönelik Türkiye’nin politikasına etkisi
Birinci kısım: Seçim sonuçlarının Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara etkisi
- Yeni Türk hükümetinin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikaları bazı baskılara maruz kalacak:
- AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın insani bir mesele olan Suriyeli sığınmacılar meselesinin siyasete alet edildiği ve sığınmacıları karalamadaki temele hedef AK Parti ve Erdoğan olduğunu ikna etme baskısı. Zira iktidar, toplum içerisindeki bu bezginliği gidermek, Suriyeli sığınmacıları ağırlama politikasını savunmak ve muhalefet tarafından karalanan sığınmacıların imajını temize çıkarmanın partinin lehine olduğunun farkındadır.
- 10 ay sonra gerçekleşecek olan yerel seçimlerin yaklaşmasıyla muhalefetin Suriyeli sığınmacılar meselesini kullanmaya devam etmesi konusundaki beklentinin baskısı. Zira geçtiğimiz dönemde muhalefet, Suriyelilere yönelik nefret söylemeleriyle birçok vatandaşın Suriyelilere karşı tutum almasını ikna etmeyi başarmıştır. Ancak sosyal medyada bu kampanyaların dozu, seçim reklamlarının başlamasına kadar düşmesi ön görülmektedir.
- Seçim kampanyası sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılar hakkındaki vaatlerine bağlı kalma baskısı. Bu konuda iki nokta üzerinde duran Erdoğan, sınır güvenliğini artırarak yeni göç dalgalarını engelleyeceğini ve coğrafik yoğunlaşmanın önüne geçerek ve Suriyeli sığınmacılarla ilgilenen kurumların kapasitesini güçlendirerek Türkiye’deki Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşü sağlayacağını vadetmiştir. Ayrıca, başta Erdoğan olmak üzere Cumhur İttifakı yetkilileri, 1 milyon Suriyeliyi geri göndermeye çalıştıklarını ve 600 bin kişinin gönüllü olarak geri döndüğünü birçok kez açıklamıştır. Bu vaatlerin yerine getirilmesi için muhalefet, baskılarını devam ettirecektir.
- Suriye meselesinin çıkmaza girmesi, PYD’nin Fırat doğusunda varlığını sürdürmesi ve Esad’ın herhangi bir mültecinin dönemsini kabul etmemesi baskısı. Bu da Sınırlı sayıda Muhalefetin kontrol ettiği bölgelere dönenler hariç Suriyeli sığınmacıların yurtlarına dönemeyeceği anlamına gelmektedir ve vaatleri gerçekleştirmenin önünü kapatmaktadır.
- Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geleceği yünündeki beklentiler.
Yukarıda bahsi geçen baskıları göz önünde bulundurarak:
- Suriyelilere desteğini göstererek yerel seçimlerde bir kısım seçmen kitlesinin oyunu kaybetmemek amacıyla yeni hükümetin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikasında ciddi bir değişiklik yapılmayacağı ancak Suriyelilerin maruz kaldığı baskıları hafifletecek sınırlı düzenlemeler yapılacağı beklenmektedir. Ayrıca hükümet, yabancılara seyahat ve mahalle kısıtlamaları gibi bazı kararlardan vazgeçmemesi ön görülmektedir.
- Geçici koruma yönetmeliği gözden geçirilebilir ve özellikle hükümete yakın çevreler tarafından çağrı yapılması halinde Suriyeli sığınmacıların Türkiye’deki varlığını daha düzenli kılacak yasalar çıkarmak mümkündür.
- Vatandaşlık verme politikası halen olduğu gibi kalacak. Ancak vatandaşlığa aday gösterilen kişi sayısı azalacak ya da yatırım ve gayrimenkul satın alma yoluyla vatandaşlık işlemlerinde bazı düzenmeler getirilmesi düşünülmektedir.
- Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan göçmenlerle ilgili 2016 anlaşması devam edecek ve Türkiye daha fazla finans desteği almaya çalışacaktır.
İkinci kısım: Seçimlerin Türkiye ile Suriye Rejimi arasındaki ilişkilere etkisi
- Seçim öncesinde, güvenlik ve istihbarat düzeyi Başta olmak üzere rejim kurumları ile Türkiye arasında iletişimin başlayıp devam etmiş olmasına rağmen rejimle doğrudan ilişki kurarak Suriyelilerin gönderilmesini talep eden muhalefetin ve bu ilişkilerin normalleşmesini isteyen Rusya’nın baskısı ve genel olarak ABD’nin Türkiye’nin politikasına yönelik olumsuz tutumu nedeniyle seçim yaklaşırken bu iletişim hız kazanmıştır.
- Suriye rejimi ile Türkiye arasında müzakere edilecek üç temel mesele:
- Birinci mesele: Sığınmacıların geri dönüşü. İnsani bir mesele olmasına ve Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerinin kaçınılmazlığı konusunda mutabakata varılmasına rağmen Suriye rejimi hiçbir sığınmacının dönemsini istemiyor. Zira rejim, herhangi bir taviz vermeden, uluslararası güvenceyi ve gözlemcileri kabul etmeden sığınmacıların dönüşünün yanı sıra tutuklular, kendisinden haber alınmayan kayıplar ve pasaport gibi meselelerin çözümünü uluslararası düzeyde meşrulaştırılmasına, yaptırımların kaldırılmasına ve yeniden imar için Vetonun kaldırılmasına bağlamaktadır.
Ancak G7 ülkeleri, yaptırımların kaldırılmasını ve yeniden imar üzerindeki vetoyu Güvenlik Konseyi kararları uyarınca siyasi bir çözüme ulaşmaya bağlamaktadır. Bu da G7’nin 19 Mayıs 2023’te Japonya’nın Hiroşima kentinde düzenlenen toplantıda teyit edilmiştir. Ancak rejim ve destekçileri İran ve Rusya tarafından kabul edilmemiştir. Ayrıca önümüzdeki günlerde ABD kongresi tarafından onaylanması beklenen Rejimle Normalleşmeyi Engelleme Projesi de yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla şimdilik Türkiye’deki Suriyelilerin dönüşünün önü kapalıdır.
- İkinci mesele: Türkiye’nin Suriye’deki varlığı. Rejim, her iki ülke arasındaki normalleşme sürecine başlamadan Türk silahlı kuvvetlerinin Suriye’den çekilmesini şart koymaktadır. Türkiye ise milli güvenliği tehdit altında olduğu takdirde 30 Km derinliğinde operasyon yapmasını sağlayacak yeni bir Adana sözleşmesi imzalamayı talep eder. Bu konuda herhangi bir anlaşmaya varılması beklenmiyor.
- Üçüncü mesele: Fırat’ın doğusunu kontrol eden ve PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD meselesi. Türkiye, PYD’nin Kuzey Irak’a benzer bir özerk yönetim kurmasını Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak görmektedir ve Fırat doğusunun Suriye rejiminin kontrolüne geçmesi, Türkiye’nin lehine olacaktır. Zira, PYD’nin Fırat’ın doğusunda bağımsız bir Kürt yapının oluşturmasını engelleyecektir. Ancak 900 Amerikan askerinin bulunması, böyle bir anlaşmayı engellemektedir. Ayrıca bu güçlerin geri çekilmesi, şu anda masada görünmüyor.
- Siyasi düzeyde Türkiye ile Suriye rejimi:
- Suriye meselesine yönelik Türkiye’nin politikasında bir değişiklik olmadan devam etmesi bekleniyor. Ayrıca Astana süreci, Moskova’da düzenlenen dörtlü zirve başta olmak üzere Suriye krizinin çözülmesine yönelik Türkiye’nin dahil olduğu süreçler de devam edecektir. Önümüzdeki süreçte Türkiye için büyük bir önem taşıyan ve önceliklerin başında gelen Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik politika ve PYD terör örgütüyle mücadele sürdürülecektir. Aynı zamanda Türkiye, bahsi geçen süreçler ile 2254 sayılı karar başta olmak üzere uluslararası ve birleşmiş milletler kararları arasında denge kurma çabasında olacaktır. Zira bu Moskova ile devam eden müzakerelerde Türkiye’nin tutumunu güçlendirecektir.
- Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki iletişimin aynı düzeyde devam etmesi beklenmektedir. Zira bu iletişimi sürdürmesi, muhalefetin Suriyeli sığınmacılar meselesini kullanmaya devam etmesine karşın hükümetin çıkarına olacaktır. Ancak ABD güçlerinin Suriye Doğusundaki varlığı, gerçekleşmesi hala uzak olan 2254 sayılı karar uyarınca siyasi çözüme varılmaması halinde yaptırımların devam etmesi ve yeniden imara karşı Vetonun kaldırılmaması nedeniyle rejimin Türkiye’ye sunacağı hiçbir şey olmadığından ve iletişimde herhangi bir gelişme kaydedilmediğinden dolayı seçim sonrası bu iletişim yavaşlayacaktır.
- Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik politikasında bir değişiklik beklenmezken Türkiye’nin PYD’nin üst düzey komutanlarını SİHA’larla hedef alması ve Fırat’ın doğusunda, Menbiç ve Tel Rıfat bölgelerinde askeri operasyon yapma arzusu devam etmesi beklenmektedir. Ancak Fırat’ın doğusunda herhangi bir askeri operasyona ABD izin vermeyeceği düşünülmektedir.
Üçüncü kısım: Seçimlerin SMO’nun bölgelerine ve İdlib’e etkisi
Türk Silahlı Kuvvetlerinin de bulunduğu Suriye muhalefetinin bölgeleri, etkili bir yönetimin olmaması ve ekonomik durumunun kötüleşmesi nedeniyle hala gruplaşmalara ve beraberinde gelen sorunlara maruz kalmaktadır. Dolayısıyla etkili bir yönetim kurarak, yatırımlara ve iş fırsatlarına yol açacak bir kalkınma haritası çizerek ve bölgedeki gruplaşmalara son vererek Suriye kuzeyinin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bu bölgelerde önümüzdeki süreçte Türkiye’de ikamet eden Suriyeliler için yapılacak briket evler haricinde tüm düzeylerde herhangi bir değişikliğin olması beklenmemektedir. Diğer yandan, kaynakları kısıtlı, nüfusu yoğun, işsizlik oranı yüksek ve gruplaşmalara sahne olan bu bölgelerde briket evlerin yapılması ve daha fazla sayıda Suriyelilerin gelmesi durumunda baskı daha da artacaktır. Ayrıca o bölgelerde on binlerce Suriyeli hala çadırda yaşamaktadır ve bunların briket eve taşınmaları daha önceliklilerdir. Belirlenen takvimde inşa etmesi zor olan 200 bin konuta yerleştirilecek olanlar, o bölgelerden göç edenler olmalı ve farklı bölgelere yerleştirilmemelidir. Suriyelilerin endişe duydukları belirsiz yöntemlerle zorla gönderme olmadığı takdirde gönüllü geri dönüşün uygulanmasında belirli kriterlerin olmamasının yanı sıra Suriye’nin halihazırdaki durumun ışığında insanları ikna etmek zor olacaktır.
HTŞ, SMO bölgelerine girerek kontrol alanını genişletmeye çalıştığına dair göstergeler vardır. Türkiye’nin onayı olmadan gerçekleşmesi mümkün olmayan bu hamlenin boyutları net değildir. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye kuzeyinden çekilmesi söz konusu değildir. Ayrıca Koalisyon, müzakere komitesi veya silahlı gruplar olsun Moskova’daki dörtlü zirveye katılamayan marjinalize edilmiş Suriye muhalefetine yönelik Türkiye’nin tutumunun değişmesi beklenmemektedir.
Dördüncü kısım: Türkiye’deki seçimlerin Suriye meselesinde rol oynayan bölgesel ve uluslararası aktörlerin politikası üzerindeki etkisi
Suriye meselesi, Türkiye dahil olmak üzere uluslararası ve bölgesel aktörlerin elinde olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin diğer aktörlerle ve bu aktörlerin Suriye meselesindeki politikalarıyla ilişkisi, Türkiye’nin Suriye politikasını doğrudan etkilemektedir.
Son seçimler sırasında siyasi olarak Moskova, Erdoğan ve İttifakı’nın yanında dururken Batı, muhalefetin ve muhalefet adayının safında durduğu net bir şekilde görülmüştür. Ancak bu saflaşmaların Türkiye’nin dış politikasına ve Suriye meselesindeki politikasına büyük bir etkisi olmayacağı görülmektedir. Zira iktidar ittifakı, hala yönetime hakimdir.
Yılardır bir değişiklik görmeyen Suriye meselesinde, uluslararası düzeyde büyük bir etki yaratacak bir değişiklik beklenmemektedir. ABD, Fırat’ın doğusundaki güçlerinin varlığını ve PYD’ye olan desteğini sürdürüyor ve yakın zamanda oradan çekilmesi beklenmemektedir. Diğer yandan G7 ülkeleriyle birlikte 2254 sayılı BMGK Kararına bağlı kalan ABD, rejime karşı yaptırımlarını devam ettirmekle kalmayıp yeni yaptırımlar uygulamaya çalışmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda operasyon yapmasına izin vermeyecektir. Özellikle Biden yönetiminin önümüzdeki yılda seçime hazırlanıyor olması, ABD’nin Suriye dahil olmak üzere bölgedeki politikasında büyük değişiklik yapılması beklenmiyor.
Öte yandan, Fırat’ın doğusuna yönelik Türkiye ile Rusya’nın tutumu benzerlik göstermektedir. Zira her iki ülke, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığından rahatsızken Rejim bu bölgeye dönemsine sıcak bakmaktadır. Rejime olan desteğini sürdüren Rusya, Ankara ile Şam’ın yakınlaşmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak seçim sonrasında Türkiye, bu konuda istekli olması beklenmiyor. Ayrıca Türkiye’nin, Fırat’ın doğusu, SMO ve idlib bölgeleri, mültecilerin dönüşü, siyasi çözümün şekli ve muhaliflerin katılımı ile ilgili taleplerinde taviz vermesi düşünülmemektedir.
İran’ın Suriye rejimine yönelik sınırsız desteğinde ve politikasında herhangi bir değişiklik beklenmemektedir. 2016 darbe girişimi öncesinde Suriye’de birbirileriyle çatışan Türkiye ile İran, darbe girişim sonrasında aralarında rekabet olan Soçi, Astana ve dörtlü zirve süreçlerine katılan ülkeler haline gelmişlerdir. Bu iki ülkenin Suriye’deki varlığı ve rekabeti devam edeceği bekleniyor.
Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamasına göre, rejimin kontrolündeki bölgeler dahil Suriyelilerin dönüşüne ilişkin yol haritası çizilmesi amacıyla Moskova’nın dörtlü zirvesine katılan dışişleri bakanlarının yardımcılarından oluşan bir komite kurulmasına dair bir çalışma vardır. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde açıklanması beklenen haritanın hayata geçmesi birçok zorlukla karşılaşacaktır. Bu zorlukların bazıları Türkiye’deki Suriyelilerin durumuyla ilgili bazıları da Suriye’deki koşullarla ilgilidir.
Ciddi değişiklik ise Arap cephesinde yaşanmıştır. Aşamaları ve içeriği henüz açıklanmayan “adım adım” projesi kapsamında Arap Birliği, Suriye’nin İran ile bağını kesmek amacıyla Suriye’yi yeniden kabul etmiştir. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleri, ABD ve AB ile yaptırımları azaltmaya ve Gerçekleşmesi adeta bir hayal olduğunu düşündüğümüz İran’dan uzaklaşmasını teşvik edecek adımlar atamaya çalışacaklardır. Arap ülkelerinin rejimle normalleşme isteği ve Suriye’nin Arap birliğine geri dönüşü ortamında ve 3 yıl aradan sonra Cenevre’de Müzakere Komitesi’nin toplantıları devam etmektedir. Ayrıca Anayasa Komitesinin toplantılarının da devam etmesi ihtimali vardır. Ancak bu toplantıların yakın zamanda herhangi bir gelişme kaydedeceği beklenmemektedir.
Türkiye ise Arap ülkelerinin Suriye rejimiyle normalleşme çabalarını değerlendirerek uzun süredir hareketsizlik yaşayan Suriye meselesini tekrar hareketlendirerek bu süreçte rol oynama fırsatı bulabilir. Ayrıca Türkiye Arap ülkelerinden birini- Suudi Arabistan’ı- Moskova’daki dörtlü zirveye dahil etmeye çalışabilir. Zira bu süreçte, İran ile bir Arap ülkesi arasında denge oluşturulması hem Rusya hem de Türkiye’nin çıkarına hizmet etmektedir.
Arapların Amerika’yı Suriye rejimine karşı yumuşak bir tavır alması için ikna etmeye çalıştığı bir ortamda bazı Türk çevrelerine göre, Türkiye “adım adım” politikasını geliştirmek için bir girişim başlatabilir. Suriye’de siyasi çözüm formülünde olan bu girişim, ABD güçlerinin Fırat’ın doğusundan çekilmesi, belirli yöntemlerle rejimin Fırat’ın doğusu, SMO ve idlib bölgelerine dönmesine ve buna karşılık olarak yaptırımların ve yeniden imara karşı vetonun kaldırılması, Esad’ın kalması, muhalefetin yanı sıra toplum bileşenlerinin katılımıyla Ulusal Birlik Hükümeti kurulması ve uluslararası tarafların gözetimiyle etkili ve nezih seçimlerle sona eren geçiş süreci başlatılmasına dayanmaktadır. Bu çözüm, Fırat’ın doğusunda bağımsız bir Kürt yapı meselesini bitirerek, 12 yıl aradan sonra Türkiye’nin güney sınırlarına istikrarı getirerek, Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmının dönemsini sağlayarak ve Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ticaret yolunu yeniden açarak birçok hedefe ulaşmayı sağlayacaktır. Rusya, Suriye’deki çıkarlarını garantiye aldığı takdirde böyle bir çözümü destekleyeceği gibi İran’ı ve çıkarlarını bu çözüme dahil edildiğinde gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. İran ve rejimin savaştan galip olarak çıktıkları ve Suriye muhalefetine taviz vererek yönetimi paylaşmaya gerek duymadıkları için Rusya’yı ikna etmek mümkün değildi. Ancak halihazırda Rusya’yı ikna etmek kolay olsa da ABD’nin onayını almak zor olacaktır.
Sonuç
Cumhur İttifakının seçimi kazanmasının ardından gerek Suriyeli sığınmacılar gerek Suriye meselesi ve bu meseleye dahil olan aktörlerle ilişkilere yönelik Türkiye’nin politikasında özellikle 10 ay sonra yapılacak yerel seçimler öncesinde önemli bir değişiklik olmadan devam edeceği bekleniyor. Yerel seçim sonrasında Suriyeli sığınmacılara yönelik iç politikada açılım yaşanması beklenirken bu seçimlere kadar Suriyeliler, muhalefetin toplumu kışkırtma kampanyalarının baskısı altında kalacakları tahmin edilmektedir.
Öte yandan Türkiye, önümüzdeki süreçte Suriye rejimi ile müzakerelerinde sert olsa da yerel seçim sonuçlarının iktidarın lehine olması durumunda daha da sert bir tavır gösterecektir. TSK’nın Suriye kuzeyindeki varlığında ve Türkiye’nin o bölgelere yönelik politikasında herhangi bir değişiklik beklenmezken Suriye muhalefeti kurumlarına ilişkin politikasında da bir değişiklik beklenmiyor.
Türkiye’nin bölge ülkeleri ve uluslararası büyük güçlerle ilişkilerini geliştirmeye yönelmesi beklenmektedir. Ayrıca bunun olumlu yansımaları ve Suriye’de çözüm sürecinin ilerlemesine yönelik anlaşmaların önünü açacaktır.
Türkiye, Arap birliğinin Suriye rejimine yönelik programına katılarak bu programı kapsamlı bir siyasi çözüme doğru geliştirebilir ve Arap ülkeleriyle birlikte bu çözümü Washington’a ve Moskova’ya sunabilir.
Ancak Türkiye ile Arap ülkelerinin ABD’yi ikna etmesi zor olacaktır. Zira ABD, Rusya’nın yararına olacak ve Ukrayna çatışmalarında rahatlamasını sağlayacak bir çözümü kabul etmeyecektir. Aynı zamanda, Rusya’yı ikna etmek zor olurken İran ve Suriye rejimini bir çözüme dahil etmek imkansızdır.
ABD’nin Suriye konusundaki tutumu kararlı bir tutum olmaya devam etmektedir. Ayrıca rejime uyguladığı yaptırımlar ve Fırat’ın doğusundaki varlığı konusunda ısrarlı davranıyor. Bu da Suriye meselesinde herhangi bir ilerlemenin önünü kesmektedir.